9 Ekim 2019 Çarşamba

Yazmak bana çok iyi geliyordu...




Lise yıllarımın sonlarına doğru daha sosyal biri olmaya başladım. MTV izliyor, yabancı şarkılar dinliyordum. Çevremdeki bazı arkadaşların ciddi etkisi altındaydım. Lise arkadaşım Stefan King okuyordu, ben de Stefan King okumaya başladım. Mahalle arkadaşım alternative rock dinliyor ben de dinliyordum. Sanırım şanslıydım, rol modellerim gayet iyiydi.

Lisede mektup arkadaşlığı diye bir kavramla tanıştım. MTV'nin teletexinden kendime 8-9 tane mektup arkadaşı buldum ve onlarla yazışmaya başladım. İngilizce kursuna da başlamıştım. İngilizcem hızla ilerliyordu. Yazmak bana iyi geliyordu. hem başka kültürleri tanıyordum hem de kendimi anlatıyordum...yazarken olayları daha iyi analiz ettiğimi de farkettim.

Çocukken de anneme mektuplar yazıp masaya bırakıyordum.. sabah okuyordu ve bana cevap yazıyordu nasıl mutlu olduğumu anlatamam.

21 yaşında bir arkadaşımla beraber Almanya’da gençlik kampına başvurduk. Kamp 3 hafta sürecekti. Annem şiddetle karşı çıkıyordu zira başıma bir şey gelmesinden korkuyormuş. O zamana kadar yalnız başıma hiç seyahat etmemiştim. Annemin endişeleri bana geçmiş olacak ki, “içimde bir korku var” cümlesini kurmuşum günlüğümde.

 Evet annem bana endişe etmeyi öğretmişti. Korkuyordum. Neden korktuğumu bilmiyordum. Belki tanımlayabilsem korkmayacağım. Ama içimde bir korku vardı işte. Kurstan tanıştığım bir arkadaş da kampa gelirim deyince ve annesini annemle tanıştırınca annem ikna olmuş ve kampa yazılmıştım. Ancak aynı zamanda işe girince benim kamp yanmıştı. Çok üzülmüştüm ama sanki bir yandan da endişelerim son bulmuştu. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder