30’lu yaşlarıma
yaklaştığımda çeşitli sağlık sorunları ile karşılaştım. Dört kere art arda
besin zehirlenmesi geçirdim. Özellikle iki tanesi oldukça ağır geçmişti.
Dışarda yemeyi çok seviyordum ve böyle olunca arada sırada zehirlenmek
kaçınılmaz oluyordu.
Ancak en son annemin
yaptığı tavuk bile dokunmuştu. 3 ay içerisinde ciddi kilo kaybına uğramıştım.
Psikolojim çok bozulmuştu. Dışarıda yemek yememek için arkadaşlarımla
buluşmamaya başladım. Buluşunca da tost ile geçiştiriyordum. Artık yemek
yemekten gram zevk almıyordum. Yemek yemek bana işkence gibi geliyordu.
Çevremde insanlar, Ankara’nın meşhur yemeklerini ballandıra ballandıra
anlatırken ben anlamsız gözlerle onları seyrediyordum. İki yıla yakın bir süre
dışarıda kati suretle beyaz ve kırmızı et yemedim. Ama kendimi zayıf ve solgun
hissediyordum. Bu durum beni biraz eve bağlamıştı. Bu dönem bir süre devam etti.
Araştırmalarıma
göre hepatit C oldukça büyük kan nakillerinde ancak geçebiliyordu. Benim böyle
bir deneyimim yani herhangi bir ameliyata geçirmişliğim ya da organ nakli gibi
bir durumum olmamıştı. Kendimi hepatit C olduğuma baya baya inandırmış ve hayattan
elimi ayağımı çekmiştim. Hiçbir şey zevk vermiyordu.
Yakın zamanda öleceğime inanmıştım. Zoraki gülüyordum.
Sonra bir tıp öğrencisi arkadaşıma durumumu anlatınca, kesinlikle üzülmemem
gerektiğini ve yalancı pozitif diye bir şeyin var olduğunu söyledi. Bir anda
yine hayata bağlanmıştım. Annem her konuda çok destek oluyordu. Heyecanlı kadın
gitmiş yerini sakin bir kadın almıştı. Sonrasında test sonuçlarını almıştım ve
negatif çıkmıştı. Yeniden doğmuştum. Doktorumun tavsiyesi ile hemen hepatit B
aşısı olmaya başladım. Çünkü hepatit B oldukça kolay bulaşabilen bir vürüstü. O
zamanlar hepatitin her çeşidini araştırmış ve bilgilenmiştim. Ben zaten oldum
olası başkasının makyaj malzemelerini kullanmayan, kesinlikle dışarıda manikür
yaptırmayan ve arkadaşlarımla herhangi bir içecek, yiyecek, ya da bardak
paylaşmayan birisiydim. Ama aşı oldukça önemliydi ve 3 dozu tamamladığımda
kendimi çok daha rahat hissettim.
Tüm bu yaşadıklarım bende bazı takıntıların başlamasına neden oldu.
Örneğin sürekli ellerimi yıkıyordum. Ellerim artık aşınmıştı yıkamaktan. Umumi
tuvaletleri kullanamamaya başlamıştım. İş yerinde bile kat kat gezip en temiz
klozeti arıyordum. Bir hırkamı ya da beremi yere düşürdüğümde aşırı tedirgin
oluyor onlara dokunamıyordum. Artık bu tür hissiyatlar ağırlığını artırmaya ve
beni rahatsız etmeye başlamıştı.
Gürültüye tahammül edemiyordum. Üst katta çocuklu bir aile oturuyordu ve
aşırı gürültü geliyordu odama. Gece kalkıp ağlıyordum. Sabahları karşımızdaki
marketten mal yerleştirme sesleri geliyordu ve artık sabrım kalmamıştı.
Taşınmak istiyordum. Sessiz bir eve taşınmak istiyordum. Ancak bu çok kolay
değildi, zira neredeyse tüm hayatım annemin tüm hayatı aynı mahallede ve evde
geçmişti. Ama dayanamıyordum. Annemle ev arayışlarımız hüsranla sonuçlanıyordu.
Bir türlü olmuyordu ve bir akşam ağlama krizine tutulmuştum. Deli gibi
ağlıyordum. Çünkü her şey üstüme geliyordu ve ben o döngüden çıkamıyordum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder