13 Ekim 2019 Pazar

Kaygı Bozukluğuna Doğru...



30’lu yaşlarıma yaklaştığımda çeşitli sağlık sorunları ile karşılaştım. Dört kere art arda besin zehirlenmesi geçirdim. Özellikle iki tanesi oldukça ağır geçmişti. Dışarda yemeyi çok seviyordum ve böyle olunca arada sırada zehirlenmek kaçınılmaz oluyordu. 

Ancak en son annemin yaptığı tavuk bile dokunmuştu. 3 ay içerisinde ciddi kilo kaybına uğramıştım. Psikolojim çok bozulmuştu. Dışarıda yemek yememek için arkadaşlarımla buluşmamaya başladım. Buluşunca da tost ile geçiştiriyordum. Artık yemek yemekten gram zevk almıyordum. Yemek yemek bana işkence gibi geliyordu. Çevremde insanlar, Ankara’nın meşhur yemeklerini ballandıra ballandıra anlatırken ben anlamsız gözlerle onları seyrediyordum. İki yıla yakın bir süre dışarıda kati suretle beyaz ve kırmızı et yemedim. Ama kendimi zayıf ve solgun hissediyordum. Bu durum beni biraz eve bağlamıştı. Bu dönem bir süre devam etti.

 Birgün kulağımı deldirmek için pek hijyenik olmayan bir yer seçmiştim. Aslında bu konularda çok hassastım ama ne olduysa oldu işte. Sonra aklıma düştü ve hepatit testi yaptırmak istedim. Sonuçlar oldukça şaşırtıcıydı benim için, zira hepatit C pozitif görünüyordu. Annem acilen hastaneye çağırmıştı beni, ve doğrulama testi için kan vermiştim. Ancak bu testin sonucu birkaç hafta sonra çıkıyordu.


 Araştırmalarıma göre hepatit C oldukça büyük kan nakillerinde ancak geçebiliyordu. Benim böyle bir deneyimim yani herhangi bir ameliyata geçirmişliğim ya da organ nakli gibi bir durumum olmamıştı. Kendimi hepatit C olduğuma baya baya inandırmış ve hayattan elimi ayağımı çekmiştim. Hiçbir şey zevk vermiyordu. Yakın zamanda öleceğime inanmıştım. Zoraki gülüyordum. 

Sonra bir tıp öğrencisi arkadaşıma durumumu anlatınca, kesinlikle üzülmemem gerektiğini ve yalancı pozitif diye bir şeyin var olduğunu söyledi. Bir anda yine hayata bağlanmıştım. Annem her konuda çok destek oluyordu. Heyecanlı kadın gitmiş yerini sakin bir kadın almıştı. Sonrasında test sonuçlarını almıştım ve negatif çıkmıştı. Yeniden doğmuştum. Doktorumun tavsiyesi ile hemen hepatit B aşısı olmaya başladım. Çünkü hepatit B oldukça kolay bulaşabilen bir vürüstü. O zamanlar hepatitin her çeşidini araştırmış ve bilgilenmiştim. Ben zaten oldum olası başkasının makyaj malzemelerini kullanmayan, kesinlikle dışarıda manikür yaptırmayan ve arkadaşlarımla herhangi bir içecek, yiyecek, ya da bardak paylaşmayan birisiydim. Ama aşı oldukça önemliydi ve 3 dozu tamamladığımda kendimi çok daha rahat hissettim. 

 Tüm bu yaşadıklarım bende bazı takıntıların başlamasına neden oldu. Örneğin sürekli ellerimi yıkıyordum. Ellerim artık aşınmıştı yıkamaktan. Umumi tuvaletleri kullanamamaya başlamıştım. İş yerinde bile kat kat gezip en temiz klozeti arıyordum. Bir hırkamı ya da beremi yere düşürdüğümde aşırı tedirgin oluyor onlara dokunamıyordum. Artık bu tür hissiyatlar ağırlığını artırmaya ve beni rahatsız etmeye başlamıştı. 

Gürültüye tahammül edemiyordum. Üst katta çocuklu bir aile oturuyordu ve aşırı gürültü geliyordu odama. Gece kalkıp ağlıyordum. Sabahları karşımızdaki marketten mal yerleştirme sesleri geliyordu ve artık sabrım kalmamıştı. Taşınmak istiyordum. Sessiz bir eve taşınmak istiyordum. Ancak bu çok kolay değildi, zira neredeyse tüm hayatım annemin tüm hayatı aynı mahallede ve evde geçmişti. Ama dayanamıyordum. Annemle ev arayışlarımız hüsranla sonuçlanıyordu. Bir türlü olmuyordu ve bir akşam ağlama krizine tutulmuştum. Deli gibi ağlıyordum. Çünkü her şey üstüme geliyordu ve ben o döngüden çıkamıyordum. 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder