Uzun uzadıya anlatamayacağım. Babam ben doğduktan kısa süre sonra vefat etmiş. Annem de beni kızkardeşinin ve annesinin yardımı ile büyüttü. Bir süre annem de yanımda değildi. Ama oldukça rahat, pek panik olmayan bir teyzem ve dünyanın en tatlış ananesi tarafından büyütüldüğümün altını çizmek isterim.
Buna karşın oldukça
panik bir annem vardı. Sürekli başıma bir şey gelmesinden korkan bir anne.
Aşırı korumacı bir anne. Beni sürekli çocuk olarak gören ve pek güvenmeyen bunu
da dile getirmekten kaçınmayan bir anne. Bir kişisel gelişim seminerinde
anlatıcı, çocukların beyinlerinin yakınındakilerin örneğin annenin babanın hal
ve tavırlarını sünger gibi çektiklerinden bahsetmişti. yani ben ne kadar
dirensem de annem gibi olacaktım gibi gelmişti bana. cidden de günden güne daha
endişeli bir hal alıyordum. çünkü annemle yaşıyordum ve o dışarı dünyanın ne
kadar tehlikeli olduğunu vurgulayıp duruyordu...
Ortalamanın üstünde
yaramaz bir çocuk olup çıkmıştım. Ordan oraya koşturuyor düşüp sürekli bir
yerlerimi yaralıyor azar yiyip oturuyordum. Annemden korkuyordum, çok
korkuyordum çünkü asabi bir yanı da vardı. Otoriterdi. imdadıma teyzemle ananem
yetişiyordu. Onların varlığı beni ben yapıyordu. Ben böyle olmak istiyordum;
annemin dikte ettiği gibi korkak değil. ve teyzemin sayesinde erken yaşta araba
sürmesini öğrendim, bu bana çok iyi gelmişti. Özgüvenim biraz yerine
gelmişti.
Ama ilkokul, ortaokul
ve lisenin yarısı oldukça başarısız bir öğrenciydim. benden ne bağ ne de bahçe
olurdu.. ilkokulda elim zor kalem tuttu gerçi yaşım da küçüktü. okumayı zor
bela söktüm... ite kaka gidiyordum açıkçası... içine kapanık olduğum
söylenebilirdi.
ama öyle devam
etmedi.. ne olduysa artık lisenin ikinci yarısı biraz hareketlenmiş notları
düzeltmiştim. dershanede de hiç fena değildim.. ama iyi bir bölüm kazanamadım...
20'li yaşlarıma böylelikle geliverdim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder