8 Ekim 2019 Salı

Çocukluğum...



Uzun uzadıya anlatamayacağım. Babam ben doğduktan kısa süre sonra vefat etmiş. Annem de beni kızkardeşinin ve annesinin yardımı ile büyüttü. Bir süre annem de yanımda değildi. Ama oldukça rahat, pek panik olmayan bir teyzem ve dünyanın en tatlış ananesi tarafından büyütüldüğümün altını çizmek isterim. 

Buna karşın oldukça panik bir annem vardı. Sürekli başıma bir şey gelmesinden korkan bir anne. Aşırı korumacı bir anne. Beni sürekli çocuk olarak gören ve pek güvenmeyen bunu da dile getirmekten kaçınmayan bir anne. Bir kişisel gelişim seminerinde anlatıcı, çocukların beyinlerinin yakınındakilerin örneğin annenin babanın hal ve tavırlarını sünger gibi çektiklerinden bahsetmişti. yani ben ne kadar dirensem de annem gibi olacaktım gibi gelmişti bana. cidden de günden güne daha endişeli bir hal alıyordum. çünkü annemle yaşıyordum ve o dışarı dünyanın ne kadar tehlikeli olduğunu vurgulayıp duruyordu... 

Ortalamanın üstünde yaramaz bir çocuk olup çıkmıştım. Ordan oraya koşturuyor düşüp sürekli bir yerlerimi yaralıyor azar yiyip oturuyordum. Annemden korkuyordum, çok korkuyordum çünkü asabi bir yanı da vardı. Otoriterdi. imdadıma teyzemle ananem yetişiyordu. Onların varlığı beni ben yapıyordu. Ben böyle olmak istiyordum; annemin dikte ettiği gibi korkak değil. ve teyzemin sayesinde erken yaşta araba sürmesini öğrendim, bu bana çok iyi gelmişti. Özgüvenim biraz yerine gelmişti. 

Ama ilkokul, ortaokul ve lisenin yarısı oldukça başarısız bir öğrenciydim. benden ne bağ ne de bahçe olurdu.. ilkokulda elim zor kalem tuttu gerçi yaşım da küçüktü. okumayı zor bela söktüm... ite kaka gidiyordum açıkçası... içine kapanık olduğum söylenebilirdi. 

ama öyle devam etmedi.. ne olduysa artık lisenin ikinci yarısı biraz hareketlenmiş notları düzeltmiştim. dershanede de hiç fena değildim.. ama iyi bir bölüm kazanamadım... 20'li yaşlarıma böylelikle geliverdim... 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder