13 Ekim 2019 Pazar

Sıkıntılı Sivas Gezisi


Ankara’da huzurum yerindeydi. Herhangi bir sıkıntım yoktu. Seyahat etmedikçe ve rutini bozmadıkça. Ama böyle de yaşanmıyordu işte. Belli bir süre şehirde kalınca sıkılıyordum.
Yakın bir arkadaşımın eşi ile Sivas’a tayinleri çıkmıştı. Ortak arkadaşımızla birlikte Sivas’ın yolunu tuttuk. İlk kez gitmiştim. İlk gün merkezi gezmiştik. Madımak otelini görünce içim bir fena olmuştu. Arkadaşlarımın evi tam tren raylarının kenarında idi. O yüzden çok ses geliyordu. İlk gece korkunç kabuslar görmüştüm. Seslerden çok rahatsız oluyordum. Kendimi hiç güvende hissetmiyordum.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de aklıma annem düştü. Annemin güvende olmadığını düşünmeye başladım. Başına bir şey geleceğinden neredeyse emindim. Ama bu düşüncelerimi arkadaşlarımla paylaşmaktan çekiniyordum, düşüncelerimin rasyonel olmadığının farkındaydım ama elimde değildi. Kafamı kemiriyordu bir şeyler. Hiç kendimde değildim. Arkadaşım bize etrafı gösterecekti ve güzel bir yerde döner yiyecektik. Ama ben dışarıda et yemekten korkuyordum. Ya zehirlenirsem ne olurdu düşüncesindeydim. Kendimi tam bir kapana kısılmış gibi hissediyordum. Kontrol bende değildi ve bu çok canımı sıkıyordu. Halbuki arkadaşlarım dünyanın en şeker insanlarıydılar. Ama beni anlayamıyorlardı. 

Maalesef kaygı bozukluğu yaşayan insanların çevresindeki insanlar kaygı bozukluklarını çok anlamlandıramayabiliyor ve kaygı bozukluğu yaşayan kişiyi arkadaşı dahi olsa sanki kapris yapıyor gibi sanıp yanlış değerlendirmelerde bulunabiliyorlar. Benim seyahate çıktığım arkadaşım da beni çok anlayamamıştı. ve ben bir yandan kaygılarımla boğuşurken bir yandan da onun anlayışsızlığı ile uğraşmak zorunda kalmıştım. Kısaca kendimi kötü hissettim. evet o da bir seyahate çıkmıştı, böyle bir şey beklemiyordu ama benim elimde değildi işte. 

Akşamüstü eve döndüğümüzde deli gibi ağlama nöbetine tutuldum. Anneme bir şey oldu diye ağlıyordum. Huzursuzluğum sel olup akmaya başlamıştı. Kimse sakinleştiremiyordu. Gitmek istiyordum. Tek huzur bulduğum yer odamdı. Odama kavuşmak istiyordum. Gerçekten olanlara inanamıyordum ama sakinleşemiyordum da. En son aklıma annemin arkadaşını aramak geldi. Annemin kocaman bir insan olduğunu, kendine bakabilecek kendini koruyabilecek yeterlilik düzeyinde olduğunu boş yere endişelenmemem gerektiğini söylüyordu. Ondan anneme uğramasını rica etmiştim ve bu sayede biraz sakinleşmiştim. Daha kalmamız gereken 2 gece vardı ama ben ertesi güne bilet alıp Ankara’ya dönmeye karar verdim. O kadar kötüydüm ki arkadaşıma benle gelmesini isteyecektim ama sabah uyandığımda biraz daha iyiydim ve tek başıma Ankara’ya dönmeye karar verdim.

Otobüse oturduğumda o fırtına dinmiş ve yerini rengârenk gökkuşağı almıştı zihnimde. O kadar huzurluydum ki taktım kulaklıklarımı ve kendimi müziğin iyileştirici gücüne bıraktım. Müziğin insanı dinginleştirdiğini çok iyi biliyordum. Benim de ruh halimi çok olumlu etkiliyordu müzik dinlemek. Huzurlu bir şekilde Ankara’daki evime ve anneme kavuştum. Ama geçirdiğim rahatsızlık beni çok huzursuz etmişti. Acaba anneme bağımlı mıydım? Ondan daha kopamamış mıydım? Sivas’tayken Ankara’ya döner dönmez doktora gideceğime kendime söz vermiştim ancak kendimi iyi hisseder hissetmez sözümü unutmuştum. ABD'de yaşayan çok yakın arkadaşıma durumu anlatıyordum. Yaşadıklarımın hiç normal olmadığını söylüyor ve sürekli beni dr.'a gitmem konusunda telkinlerde bulunuyordu ama ben çok çekiniyordum. 

Evden çıkmadığım, iş-ev rutinini bozmadığım sürece sıkıntım çok yoktu. Ama ben bu şekilde yaşayamazdım. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder